- birbirine geçirmek
- alîn
Türk-Kürt Sözlük. 2013.
Türk-Kürt Sözlük. 2013.
örmek — i, er 1) İplik, yün, tel, saz vb.ni birbirine dolayarak işlemek veya tezgâhta dokumak Balık ağı örerken, ağları tamir ederken okur o! S. F. Abasıyanık 2) Kumaşlardaki delikleri elde iplikle besleyerek kapatmak Paltonun sırtını güve yemişti de ben … Çağatay Osmanlı Sözlük
kilitlemek — i 1) Anahtarla kilidi kapamak Annesi bu olaydan sonra iki gün kapıyı kilitlemiş, korku içinde yaşamıştı. H. E. Adıvar 2) Bir nesne veya bir kimseyi kilitli bir yere kapamak Bütün giyeceklerini dolaba kilitlemişler. Çocuğu bodruma kilitlemiş. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
paslaşmak — nsz, le, sp. 1) Bazı top oyunlarında oyuncular topu birbirine geçirmek Kaleye inerlerse paslaşarak inerler. S. Birsel 2) argo Bakışlarla anlaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortalık — is., ğı 1) Bulunulan yer, çevre Ortalık karanlık, bizi kimse görmez, merak etme. P. Safa 2) İçinde bulunulan, yaşanılan ev, oda vb. yer Artık benim gündelikle çamaşıra, ortalık temizlemeye gitmeden başka çare kalmadı. H. E. Adıvar 3) Yeryüzünün… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ovuşturmak — i 1) Bir şeyi bastırarak başka bir şey üzerinden geçirmek 2) Eli birbirine sürtmek Ahmet kahveden içeri girerken ellerini ovuşturarak söyleniyordu. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürtmek — i, e, er 1) Bir şeyi bastırarak diğer bir şeyin üzerinden geçirmek Cemal ellerini hızlı hızlı birbirine sürttü. S. F. Abasıyanık 2) Dokundurmak 3) nsz, tkz. Başıboş dolaşmak, yararsız dolaşmak Çocukçağız birkaç gün sokaklarda sürtmüş. S. F.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
uygulamak — i 1) Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata geçirmek, tatbik etmek Bu yeni yaşam üslubunu şimdiden uygulamak için somut eylemlere geçiyorlar. H. Taner 2) i, e Üst üste getirmek, üstüne koymak, tatbik etmek İki üçgeni… … Çağatay Osmanlı Sözlük
üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… … Çağatay Osmanlı Sözlük